Muratpaşa Masöz Bayan Esra Hanım

Muratpaşa Masöz Bayan

Muratpaşa Masöz Bayan Minimumından seçtiği adamlar yakışıklı ve iyi huyluydular. Bay Abbott onu dans pistinden çıkartırken, Ashbourne Dükü’nün kendisine doğru geldiğini görünce, Miranda telaşla ve hızla geri çekildi. Onun bir onuru olmadığını mı düşünüyordu? Arkadaşlarının onunla dans etmelerini takdir edeceğini mi düşünüyordu acaba? Bu aşağılayıcı bir şeydi. Daha da fenasü, kendisi onunla dans etmek zahmetinde bulunmamak için bu adamların Miranda ile dans etmelerini sağlamasıydı. Miranda’nın gözleri yaşlarla doldu. Bu gözyaşlarını balo odasında, boş bir koridordan kopup gelen kalabalığın önünde dökmekten korkuyordu. Sırtını bir duvara yasladı ve derin derin nefes alıp verdi. Turner’ın onu reddetmesi bir tek içini acıtmamış, hançer gibi yüreğine işlemişti.

Bu, Turner’ın Miranda’yı bir çocuk olarak gördüğü yıllara hiç benzemiyordu. O zamanlar hiç değilse Turner’ın neler kaçırılmış olduğunı bilmediğini söyleyerek kendini teselli edebiliyordu. Fakat şimdi biliyordu. O artık tam olarak neler kaçırılmış olduğunı biliyordu ve zerre kadar da umurunda değildi. Miranda bütün gece holde duramazdı fakat partiye dönmeye de hazır değildi, bu yüzden bahçeye yöneldi. Düzgün ve zevkle düzenlenmiş minik ve yeşil bir toprak parçasıydı. Miranda bahçenin köşesinde sırtı eve bakan taş bir bankete oturdu. Geniş cam kapılar balo odasına açılıyordu. Birkaç dakika süresince müzikte dönüp duran lordları ve leydileri izledi.

Muratpaşa Masöz Bayan

Muratpaşa Masöz Bayan Burnunu çekti ve burnunu silebilmek için eldivenlerinden birini çıkardı. “Bir peçete için her şeyimi verirdim, ” dedi iç çekerek. Kim bilir hastaymış benzer biçimde davranıp eve gidebilirdi. Birazcık öksürmeyi denedi. Kim bilir hakkaten hastaydı. Balonun geri kalanında orada durması anlamsızdı. Amaç, güzel, sosyal ve cazip olmaktı, öyle değil mi? Bu gece bunlardan hiç birisinin olacağı yoktu. Ve daha sonra bir altın pırıltısı gaslınü kamaştırdı. Altın renginde, parlayan bir saç tutamı. Turner’dı. Kuşkusuz. Miranda herkesten uzak dokunaklı ve bir tek bir başına otururken, bu fert ondan başkası olamazdı.

Bahçeye açılan Fransız kapılarının arasından geçiyordu. Kolunda bir hanım vardı. Boğazcaına tuhaf bir düğüm dolandığını hisseden Miranda ağlasın mı gülsün mü bilemedi. Aşağılamanın her türünden payını mı alıyordu? Nefesi boğazına takıldı, daha iyi saklanabilmek için banketin gölgeli tarafına doğru kaydı. O hanım kimdi? Onu daha önce görmüştü. Leydi bir şey. Bir dul bulunduğunu duymuştu, çok varlıklı ve bağımsız. Bir dul şeklinde değildi. şu demek oluyor ki Miranda’dan fazla da büyük görünmüyordu. İçinden, kime gittiği belli olmayan samimiyetsiz bir özür mırıldanarak, onların mevzuşmalarını işitebilmek için kulaklarını kabarttı.