Muratpaşa Mutlu Son Hizmetleri Belgin

Muratpaşa Mutlu Son

Muratpaşa Mutlu Son

sarışın çocuk, ayaklarını yere indirdi, buğulanan toprağa

oturdu:

“biz düştükten sonrasında uçup gitmiştir. Buralara inemez.

Tekerlekli bir uçakla inemez.”

“bize hücum ettilar!”

“Pilot basar ne olursa olsun.”

Şişman çocuk başını salladı:

“uçak düşerken, pencerelerin birinden baktım. Uçağın öteki

bölmesini gördüm. Alevler çıkıyordu oradan.”

Uçağın bıraktığı ize baktı:

“Bizim oturduğumuz bölme yaptı bunu.”

sarı saçlı çocuk elini uzattı, bir ağaç gövdesinin çentik çentik

olan ucuna dokundu. Bir an için, ilgileniyormuş göründü.

“Uson zamanların düşen bölmesi ne oldu?” diye sordu. “Nerede

şimdi?”

Muratpaşa Mutlu Son

“Fırtına çıkmıştı ya, denize sürükledi onu. Ağaçlar sapır

sapır devrilirken çok tehlikeli bir şeydi bu. İçinde kalan

çocuklar vardır herhalde.”

Şişman çocuk bir an durakladı, sonra gene konuştu:

“Senin adın ne?”

“Ralph.”

Kendi adının da sorulmasını bekledi şişman çocuk. Fakat

böyle bir öneride bulunan olmadı. Ralph denilen sarışın

çocuk, belli belirsiz gülümsedi, ayağa kalktı, gene lagüne

doğru yöneldi. Şişman çocuk, Ralph’ın yanından

ayrılmıyordu.

“Herhalde bir yığın çocuk vardır, şuraya buraya dağılmış.

Başkalarını görmedin, değil mi?”

Ralph, hayır dercesine başını sallayıp, daha hızlı yürümeye

başladı. Derken, ayağı bir dala takıldı, paldır küldür yere

kapaklandı.

Şişman çocuk, soluk soluğa durdu yanı başında:

“Teyzem koşma dedi bana. Astımdan ötürü.”

“Astım mı?”

Şişman çocuk biraz şişindi:

“Evet, öyle. Nefes alamıyorum. Bizim okulda astımı olan

tek öğrenci bendim. Üç yaşından beri de gözlük takarım.”

Gözlüğünü çıkardı, gözlerini kırpıştıra kırpıştıra

gülümseyerek Ralph’a uzattı. Sonrasında gözlüğün camlarını, pis

rüzgâr ceketine sürmeye başladı. Bir acıya, içe dönük yoğun

bir düşünceye kapılmışçasına, solgun yüzü değişti.

Yanaklarının terini eliyle sildi; sonra hızla gözlüğü burnunun

üstüne oturttu.

“O meyveler” dedi.

Uçağın gövdesinin bıraktığı ize bir göz attı.

“O meyveler” dedi. “Galiba…”

Gözlüğünün saplarını kulaklarının arkasına yerleştirdi,

Ralph’ın yanından uzaklaştı ve karmakarışık bitkilerin

içinde çömeldi:

“Bir dakika sonrasında gelirim…”

Ralph, dikkatle kendisine bir yol açtı, dalların arasından

süzüldü gitti. Bir iki saniye içinde şişman çocuğun ıkınıp

sıkınmalarını geride bıraktı. Kendisini lagünden ayıran

bitkilerin yeşil perdesine doğru acele acele yürüdü. Devrilmiş

bir ağacın gövdesini aştı, vahşi ormandan çıktı.

Kıyıda hindistancevizi ağaçları vardı. Ağaçlar, ışıkta

dikiliyor, ışığa eğiliyor, ışığa yaslanıyordu. Yeşil tüyler, ta